tartanc yazan:
Susalım mı?
Yo, hayır. Susalım demiyorum.
Ancak iş zıtlaşmaya gidince mevcut algılar yüzünden biz zaten 1-0 geride oluyoruz. Sürekli olumsuz örneklerden giderek bu algıyı kötüleştirmemek gerekir diyorum.
Çünkü sektördeki eğitimcilerin ağırlıklı çoğunluğu bunların kafasında, bunların zihniyetinde değil. Tüm eğitimcilerimizi, emektarlarımızı aynı kefeye koymalarına izin vermeyelim diyorum.
Şimdi bu kişilerin talepleri aslında doğrudan bizimle ilgili de değil. Özlük hakları dedikleri şeyler bizim sektörümüzün pazarlık edebileceğil, karar vereceği konular değil. Bunların sonuçlarını öngöremiyorlarsa kendi bilecekleri bir şey....
Lafın gelişi, diyelim ki yazları 2 ay tatil istiyorlar. Diyelim ki devlet de bunu makul gördü ve özlük hakkı olarak düzenledi. Hiç bir kurum ekonomik olarak bunun altından kalkamayacağı için doğal olarak bu doğrudan ücretlere yansır.
Ben zaten maaşımızı devlet versin falan kısımlarını ciddiye dahi almıyorum. Devlette böyle bir şeye sıcak bakacak tek bir bürokrat dahi olacağı kanısında değilim.
Önümüzde yaşanmış örnekler var. Psikologlardaki 20 saat meselesi pek çok psikologun işsiz kalmasına veya part time çalışmak zorunda kalmasına yol açmadı mı? Eğitimci de günde 6 saat çalışmak isterse çoğu kurum kendisini buna uydurur. Sabahları kimseyi çalıştırmaz, öğleden sonra parttime çalıştırır.
Aklı başında, rasyonel düşünme becerisi olan eğitimciler bunları zaten görür, değerlendirir, tahmin eder. O da kendisini buna göre konumlandırır. Yerine göre sadece kendi çıkarına değil, kurum çıkarına hareket eder. Ben bunun çok örneğini yaşadım. Kurumu bayram arası kalan 1 gün tatil edelim dediğimde "olmaz, bu çocukların telafisini yerleştiremeyiz" diyen eğitimcilerim oldu.
Yani, uzun lafın kısası; sosyal medyadaki bu tartışmaların bir kısmı kurumlar ile eğitimcileri birbirine hasım 2 cephe haline getiriyor. Buna izin vermememiz lazım. Eğitimcilerin büyük bir çoğunluğu bizim karşımızda değil, yanımızda.. Karşımızda olanlara da Allah selamet versin. Su akar, yolunu bulur.