EMEK İLE SERMAYENİN DAYANILMAZ ATIŞMALARI:
Virüs tatili ile başlıktaki yüzlerce yorum olduğunu görünce önerilerim arada kaynamasın diye yeni başlık açmayı uygun buldum.
Ocak ayının ilk haftası sizler zam yüzde kaç olacak tartışması yaparken ben bırakın yüzdeyi falan corona virüs salgını tehdidi var ona odaklanalım benzeri şeyler yazmıştım. geçen ay da meb ara tatili erkene çekip 2 hafta tatil yapma hazırlığı yapıyor, durum ciddi diye uyarmıştım. keşke öngörülerim gerçekleşmeseydi.
2 haftalık tatil nedeniyle yapılan yorumlardan bazılarını okumaya çalıştım, buradaki durum inanın hastalık kadar vahim. Yıllardır yapılan yolsuzluklar ve yanlışlar nedeniyle kurumların çoğuna ve uygulanan sisteme karşı olan bendeniz bile şu ortamda bu önyargıyı bir kenara bırakarak, başta hizmet alan çocuklar olmak üzere çalışanlar ve onlara istihdam sağlayan kurumlar için ne yapılmalı diye düşünmeye başladım.
Öncelikle siyah ve beyaz olarak ayrışmış olan bazı kurum sahipleri ve çalışanlar yani her iki taraf da yanlış düşünüyor. Bazı kurum sahipleri ücretsiz izin, çalışılmayan güne ücret ödenmez benzeri iş kanununa ve ahlakına uygun olmayan cümleler kuruyor. Yapamazsın arkadaş! iş kanununa göre çalışanın kabul etmediği sürece onu ücretsiz izine ayıramazsın, ücretsiz izne ayrılmayan çalışanın da ücretini ödemek zorundasın, bunu unut!
Ey emekçi arkadaş, şu an yalnızca sektör, yalnızca ekonomi, yalnızca ülke değil, tüm dünya ekonomik krizde. Bu krizin süresi tatil süresi olan 2 haftayla da sınırlı değil. Her iki taraf de 2 haftalık değil şimdilik 2020 sonuna kadar en az 10 aylık plan program yapmalı. 30 martta tatil bitince herşey normale mi dönecek, eğer tatil uzamazsa çocukların tümü derslere mi gelecek? hayır. Devamsızlık katlanarak artacak, bizler sağlık yönünden en hassas ve kırılgan kesime hizmet veriyoruz. Zaten birçoğu özel eğitimden umudunu kesmiş olan aileler herşey düzelene kadar çocuklarını göndermeyecekler. Bunu cuma günü gördük, daha tatil başlamadan. Böyle olunca kurumların geliri belki yarı yarıya düşecek, patronların göbek attığı yüzde 25 zam bu ay eridi gitti bile. Bu gelir düşüşünün karşılığı kurumların küçülmesi, kapanması, batışlar ve çalışanların işşizliği demektir. Diğer başlıkta birbirine sallayan çalışanlar ve kurum sahipleri bunu nasıl görmez, nasıl 15 günlük düşünür? Durum tüm dünyada gerçekten çok vahim, sizler ne okuyorsunuz ve hangi tv kanallarını izliyorsunuz bilmiyorum ama ben bugün avrupa'yı takip ettim, korkularım bir kat daha arttı.
Bu vahamet içinde öncelikle yapılması gereken şey, kurum sahiplerinin çalışanlarıyla biraraya gelip karşılıklı destek, dayanışma ve özveriyle 2020 yılını nasıl atlatacaklarının planını, programını yapmalarıdır. Bugün kurumuna kızıp ayrılan bir öğretmenin iş bulma şansı nisan ayından itibaren yüzde 1'dir. İş mahkemesine gidip tazminat vs alma süresi en az 2 yıldır, hele ekonomide olağanüstü durum ilan edilirse bu tür haklar ve uygulamalar dondurulur, o zaman durum hepten kötü olur. Yukarıda belirttiğim gibi işverenlerin ücretsiz izin vb uygulama şansı yasal olarak yoktur, bunu akıllarının ucundan geçirmesinler. Tüm kesimler mantıklı düşünüp, sağlıklı kararlar versinler, bu kötü günlerde kimsenin canı yanmasın, yüzbinlerce TL yatırım yapan da evine ekmek götürmek zorunda olan da üzülmesin. Çalışanların sendikal hakkı olmadığı için zaten sahipsiz ve örgütsüz, işveren kesim pamuk ipliğiyle tutunuyor hayata, bir kıvılcım herşeyi bitirir ki bunun da kokuları gelmeye başladı.
Bir de kurumların çatı örgütü olan dernekler var, en son babalar duyar sözündeki gibi bazı durumlardan en son haberdar olan, onların da ivedilikle yapması gereken ilk şey bu salgın ve kriz bitene kadar kurumların sgk primlerinin ötelenmesidir. Bazı arkadaşların derneklerden bekledikleri diğer temennilerin (bir önceki ayın tutarı kadar mart ayı ödeneği vb.) gerçekleşme olasılığı yüzde sıfırdır ancak belki bu sgk kamburuna geçici çözüm bulunabilir diye düşünüyorum.
Kısa tutmaya çalıştım, biraz uzun oldu.
Saygılarımla...