BAŞLIK: Birlik olma zamanı arkadaşlar

hocam metropol bir şehir için 100 öğrenci örneğini verdim. senin bulunduğun yerde bu sayı 200 dür onun bulunduğu yerde 50 dir vs. vs. vs.istanbuldaki lüks bir semt ile kahramanmaraştaki bir ilçede aynı oranda gider olmaz zaten. kırsal bir ilçe ile yoğun bir ilçe arasında aynı gider olmaz. hatta kurum sayısının fazla olduğu rekabetin eğitim için olmadığı bir yer ile tek kurum olan bir yer arasındaki giderler aynı olmaz. türlü türlü sebepler gideri arttırabilir.

önemli olan asgari personelle temiz velilerin olduğu kurum işletebilmek. herkesin ayrı bir hesabı ayrı bir gideri vardır. sen 100 öğrenci için 15000 tl mazot yakarsın ben 100 öğrenci ile 7000tl lik yakarım. sen 15000 tl kira verirsin ben 1500 tl veririm. burada asıl sıkıntı işletme mantığı ve faktörleri iyi hesaplamaktır.

sıkıntı olan olay verilen ücretin azlığıdır. sen aylık 150bin tl fatura yazmazsan kazanamıyorsundur ben 70000 tl lik fatura ile idare edebiliyorumdur.
şimdi basit hesap sana 300 öğrenci gerekiyordur bana 140 gereekiyordur. istediğimiz miktarda bize yetecek kurumu çevirecek kar mantığıyla.

peki bu şartlar altında şuan sana 300 öğrenci faturası lazımken artık 350 faturaya ulaşman gerekiyor ki eski düzende devam edebilesin. nedenleri ise; giderlerin artmasıdır. kamera sistemine yetiştirebilmek için ekstadan alınan personeller ve yakılan yakıtlardır. mazot doğlgaz elektrik su vs. gelen zamlardır.

peki senin bunlar karşısında 350 yerine 250 öğrenci kurtarıyor olsa senin için 251.öğrenci bonus gibi kar bırakır. iletmeci mantığıyla yazdığım bu yazıya istinaden sonuç olarak bize herşeyden önce zam gerekiyor.
onun için çaba harcamamız gerekiyor.

kamera sisteminin amacı nedir?
amacı kayırları önlemektir. adamlar sana demiş ki ; kardeşim benim kontrol mekanizmamın en son örneği bu! buna göre hareket edeceksin. sen ise ya kamera sistemi ertelensin yok iş planı tek olsun şu olsun bu olsun böyle olsun diyorsun. mantıkları sana hırsızsan benden çalama! diyor. sen diyorsun ki o zaman sen de pencereleri biraz arala. işimizi kolaylaştır diyormuşsun gibi teklifler yapıyorsun!

bu kadar basit olan bir olay karşısında elimizdeki öğrencileri yetiştirebilmek için ekstra maliyetler çıkarıyoruz. hayır arkadaşım. zaten az olan ücrreti arttırmak için mücedele edersen şunu demiş olacaksın;
tamam siz ne diyorsanız o.(şimdiye kadar olduğu gibi) ama bize de şu ekonomik şartlar altında adam akıllı bir zam verin ki biz de artık nefes alalım demelisin. sen zaten yeni sistemin iyi işlerse en az ayda 70 trilyon kar edeceksin. bunu da haklı olanlara dağıtmış olsan ne olur ki! demelisin.

kısaca sana ŞAH çekmişler sen piyonumu kurtarayım çabasındasın. halbuki elinde piyonda kamadı kale de vezir de. bu gidişle kanser olmak kaçınılmaz olur.

Arkadaşlar görünen o ki ekonomi iyi gitmiyor malesef bunun sonucunda da tasarrufa gidilecek ve giderlerin ne durumda olduğunu çok iyi biliyoruz .. , ekonominin iyi zamanında da bize ne getirdi orası da ayrı bir soru işareti ? bu konuda hiçkimse razı değil de zaten .... sorunumuz kamera sistemi değil esnetilirse bence işini temiz yapan herkes bu düzene az bir kayıpla ayak uydurur kurum sahipleri olarak .... ve zam oranına gelelim bence de mesele zam oranı enflasyonun çok altında kalıp yüzde 6-7-8 lerde bir zam bitirir bizi , yüzde 15 in altı büyük yıkım olur diye düşünüyorum .. sonuç olarak verirler mi ben çok ihtimal vermiyorum .. artık kurum sahipleri olarak birşeyler yapma zamanı , üye olduğunuz derneklere baskı yapıp en azından durumlarımızı iyi anlatmalıyız, bu sene de birşeyler çözülmeyecek ise ! enflasyona ciddi anlamda ezdirileceksek ! artık ne kurumların ne de derneklerin bir anlamı kalır...

türkiyem yazan:
Hocam hangi sendikalardan bahsediyorsunuz acaba. Sektörün sahip olduğu sadece iki dernek var benim bildiğim. Bir karışıklık olmuş olmasın?

1 temmuz 2005 özürlüler yasası ile musluklar sonuna kadar açıldığında o zaman birlik olunsaydı ve böyle kutsal bir görev yapılıyor, hizmet verenler de bu ruha uygun olmalı mantığıyla bir oda oluşturulup bakanlıklara talepler iletilseydi; yasalar yönetmelikler eğitimin bilimsel ve nitelikli olması üzerine kurgulansaydı bugün bunlar olmazdı. ne oldu bu süreçte? denetimsiz, kontrolsüz paranın kokusunu alan herkes sektöre girdi, ben bir kurumdan ayrılan 3 öğretmen, 1 şoför ve 1 sekreterin her birinin ayrı kurum açıp ayrıldıkları kurumun öğrencilerine dadandığına tanık oldum. bu nasıl oluyor? yani bir sekreter, 1 şoför parasız pulsuz nasıl eğitim kurumu açabiliyor? yalnızca onları mı yine para kokusu alan ram çalışanları, dr.lar, meb çalışanları, mal müdürlüğü vb yani paranın kokusunu alan herkes cumburlomp. iyiler de su akarken kovayı doldurma derdine düştü, kimse kral çıplak demedi ve bugünlere gelindi.
izmir'de bir konak ram'ın 7 çalışanının rehabilitasyon merkezi vardı, bunun üstüne gittik, 7 kişiyi oradan uzaklaştırttık, sonra ne oldu o 7 kişi bir yolunu bulup geri döndü onların tezgahlarına çomak sokan müdireyi ordan göndertti. aynı şekilde izmirde il milli eğitim şube md. gitti çeşme'de kurum açtı. yani şoförden, şube müdürüne kadar herkes nemalandı. şimdi deniz tükendi, bu yaptırımlar sonuçtur.asıl bombalar ocaktan sonra patlayacak geriye dönük olarak.
kimse kusura bakmasın burada artık yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar muhabbeti yapmayın!
herşeyin bir bedeli vardır, ödenmiş ya da ödenecek!
not: bir klasik cümleyle sonlandırayım: iyileri tenzih ediyorum...

AliGalipDursen yazan:
dernek olarak düzelttim hocam ve iki dernekten bahsediyorum

garip yazan:
Biz dedik valla....

Ben daha o zaman ödemelerin kurumlara yapılmasına karşı çıkmıştım. Veli para ödemediği kurumu suistimal eder. Aynı şekilde hesabına hazır para yatan kurum veliyi suistimal eder.

O dönemde çok ciddi dernekleşme çalışmaları yapıldı. Etik kurul, sektörel etik değerler vs. üstüne pek çok tartışma yapıldı. Ne yazık ki pıtırak gibi açılan yeni kurumlarının çoğunun derdi faturayı kesip parayı almak olduğu için kimse bunları umursamadı. Aynı dönemde derneklerimizden biri aklını okullaşma ile bozduğu ve okullara ciddi imtiyazlar tanıtma derdine düştüğü için sektörü saçma sapan bir süreç içine sokan bir sürü düzenleme yapıldı. Bugün yaşanan sorunlarının çoğunun altında o dönemde yapılan yanlışlar yatıyor.

Seans ücretleri ülke genelinde aynı olmasın, il komisyonlarınca belirlensin, sabit bir seans sayısı olmasın derken bunlara itiraz eden çok kişi oldu.

MEB'e akıl verip ödemeler şu kadar seans olsun, paralar toplu ödensin, 8 bireysel 4 grup olsun, haftalara eşit dağıtılsın vs. vs. bunların hepsinin önerenler hep bu sektörün içindendir.

Suistimalleri önlemenin pek çok kolay yolu varken işi hep alengirli yollara sokanlar da bu sektörün içindendir.

Sonuçta şimdiki gibi yarı uygulanamaz, verimsiz, israfı çok, yararı az, kimseyi tatmin etmeyen bir sistemle başbaşayız.

Bundan sonra düzelir mi? Bence düzelmez. Düzelmesi için en başa dönüp yeni bir çizgi çizmek lazım. Şimdiki fazlasıyla yamuk yumuk.

ya arkadaşlar neyin tartışmasını yapıyoruz. şu an tek yapmanız gereken programda belirtilen saate çocuğu getirmek ve 40 dakika sonra çıkarmak. içerde çocuğun ne yaptığı kimsenin umurunda değil. hangi sektörde bu kadar kolay para var. bu kadar şekilci ,yüzeysel tek derdi çocuğun kurumda bulunması olan bir bakanlığımız ve genel müdürlüğümüz varken sevinmemiz gerekiyor. zaten ülkemizde kriz de yok bunlar hep manipülasyon biliyorsunuz. bence siz abartıyorsunuz.(aşırı derecede ironi içerir)

Hangi sayfaya yazacağımı bilemedim… bulduğum ilk sayfaya yazayım dedim…
Öncelikle bugün ki, kamera sistemi “her açıdan” saçmalık. Zaten çıkan yasaya da aykırı…kesinlikle hukuki süreç başlatılmalı; ama iki dernek yönetimi de; bu süreci başlatmayacaktır… bunun bazı nedenleri var; bu nedenleri daha sonra yazmak isterim…

Madem üyesi olduğumuz ve aidatını ödediğimiz derneklerimizin yöneticileri, çeşitli nedenler ile bu hukuki süreci başlatamayacaklarsa; ortada gerçekten dernek yönetimleri açısından bir sorun vardır… bunun nedenlerini de daha sonra yazmak isterim…

Tartışma; iyi kurum, kötü kurum üzerine gitmemeli. Bu kurumların iyisini kötüsünü ayırt etmeyen “teftiş sistemi” üzerinde olmalı… teftiş sistemimiz “tamamen yok olmuş” bunu görmek lazım… kötü kurumu şikayet et demekte saçmalık; çünkü 10 kere şikayet etseniz bile; teftiş eden “yemeğini yeyip, çayını içip, birde teftişi boşa çıkaracak” insanlardan oluşuyorsa; teftişin anlamı kalmıyor…

Teftişi yapanı inceleyecek bir sistemi; bu ülke yöneticilerin kuracağına inanmıyorum…

O yüzden kamera kayıt sistemine karşıyım, kesinlikle “biyometrik tanıma sistemi” gelmeli…

Yanlış anlaşılmasın; hiçbir şekilde engelli haklarına yapılan bu saldırıyı kabül etmiyorum, ama inceleme mantığının da bazı “insanların” elinde olmasını istemiyorum…

Hırsızı hırsız yapan bu sistemdir, ve hırsızın kim olduğunu bilip teftişinde; hiçbir şey yapmayan yine bu sistemdir…

Nasıl incelenirsek incelenim, doğru bildiğimiz şeyler olmalı; modül, zorunlu eğitimci, seans sayıları, aldığımız ücretler vb. birçok sorunumuz var… ama sorun sistemde…

Sorun sistemde ise adını koymak lazım… kimse cevapları verir iken korkak olmamalı, yada sadece sistemi yaratanlar ile “başka konularda” görüş birliği olduğu için; engellilerin, onların çevresinin, bizim, ve daha birçok paydaşımızın yaşam alanlarımızı yok etmelerine izin vermemeliyiz…

Bence en büyük sorun devlet başkanı, onun yardımcıları, onların seçtikleri bakan ve yardımcıları, onlarında seçtiği bürokratlardadır… Silsile bizim ile ilgili devlet memuruna kadar gider…
Hakkımızı neredeyse 20 yıldır içerden savunalım diyenler hata yapıyor; bunları diyenleri de anlamakta zorlanıyorum… Kariyer için mi, bu sektörün sağlığı için mi?

Bu sektörün sağlıklı işlemesi için; dernek başkanlarının siyasete girmemesi lazım… bu ülkenin mutluluğu için, kesinlikle; bizden aldıkları fikirleri; devlet başkanına, bizim ile ilgili her türlü bakanlığa, bakan yardımcılığına, genel müdürlüğü, uzmanlarına bildirmeleri lazım…

Ayrıca sayın barışın bazı fikirlerine katılıyorum; bu saçmalıkla niye uğraşıyoruz… kesin ödenekleri. Biz işimizi yapalım…