Sevgili tartanc,
Bence "ben bu sisteme karşıyım, uygulamıyorum deme şansımız" var. Aslında ben bunu uzun süredir düşünüyorum ve sanırım başka benim gibi düşünenler de vardır. Şöyle ki; "ben bu fiyatlarla bu işi yapamıyorum, sadece özel gelen öğrencileri alacağım, MEB'e fatura kesmeyeceğim, el okutmayla falan da uğraşamam" deme şansımız var.
Biraz ütopik gelebilir ama en son seçenek olarak bunu akılda tutmakta fayda var.
Seansları "ayda" değil de "yılda" vermek bence ehven-i şer, yani kötünün iyisi bir çözüm. Ayrıca çoğu kurum için de uygulaması pek kolay değil. Örneğin yazın seansları 15 günde yapmak mümkün ama sığdırabiliyor muyuz? Eğitimci ve sınıf sorunu çıkıyor.
Bunları aştığımızı varsaysak bile Maliye'nin öyle her ay değişen ödeme rakamlarına çok sıcak bakmayacağını düşünüyorum. Maliye bütçe talimatını değiştirmedikçe de bu sistem iyi işlemez.
***************
96 seansın yıl içine dağıtılmasını bir kenara koyarsak AliGalipDursen'in önerdiği "aylık iş planının kaldırılması, çocuğun geldiği saatin esas kabul edilmesi" belki de bizi en fazla rahatlatacak çözümdür. İşlevsiz ve kullanması zor, işi iyice zora sokan iş planının damar tanıma gelse de, gelmese de kaldırılması lazım. Ay içinde o kadar çok değişiklik gerekiyor ki ortada iş planı falan kalmıyor.
Zorunlu eğitimci, gruplar, sertifika, psikologların 20 saat derse girmesi gibi sorunlar hep konuşulan konular. Bunların niye çözülemediğini anlayabilen kimse var mı? Dönüp dolaşıp karşımıza TTK konuluyor. Sanırsın TTK kararları anayasa maddesi...
Okula giden (ama gitmeyen) çocuklar ayrı bir konu... MEB bu çocukların devamsızlığını okuldan sormuyor ama ceremesini bize ödetiyor.
Programlar ve Ram raporlarındaki hatalar herkesin malumu... bunları çözmek çok mu zor, yoksa çözülmesi istenmiyor mu ben onu çözemedim.
Keza damar tanıma zorla gelse bile, niye 40-50 liralık ADSL varken onu kullanamıyoruz da, 500 liralık VPN bağlantısı kurmamız konusunda ısrarcılar onu da çözemedim. Mesele güvenlik ise, koskoca bankalar POS cihazlarının bağlantısını sıradan telefon hattı üstünden sağlıyor. Daha bu sistem güvenliksiz diyen de görmedim.
Şimdi şöyle bir durum var. Sürekli MEB bürokratlarıyla, bakanla, vekillerle vs. görüşülüyor ve bu görüşmeler hep iyi geçiyor. Mazallah kötü geçse nasıl olacak düşünmek bile istemiyorum. İyi niyet buysa kötü niyette herhalde tozumuzu attırırlar.
Uzun lafın kısası, çok umutsuzum, mutsuzum. Hiç bir şey iyiye gitmiyor, sürekli kötüye gidiyor. Yaptığımız işten keyif almıyoruz, uykularımız kaçıyor, sürekli stres, endişe içindeyiz. Niye kendimize işkence ediyoruz diye sormadan edemiyorum.