Sn. telkin,
telkin yazan:
Bu ay 96 ders verirseniz fatura edersiniz, hepsini alırsınız. Geriye kalan 11 ay çocuk evinde oturur kuruma gelmesine gerek kalmaz

Bu konuyu daha öncede tartışmıştık.
Evet bu konuyu daha önce de tartışmıştık ve ben o zaman aylık bir alt sınır, üst sınır olabileceğini dile getirmiştim. Abartarak "96 saati 1 ayda verirsiniz" ifadeniz gerçekçi olmadığı gibi, kurumlara bir yarar da sağlamaz.
Daha önce tartışıldığı ve matematiksel olarak yanlışlığı gösterildiği üzere, bir çocuğun 1 ay çok gelip 11 ay gelmemesiyle, 12 ay düzenli gelmesi arasında kurumun bir karı, avantajı yoktur. Ha 12 yumurtayı birer birer 12 sepete koymuşsunuz, ha 12 yumurtayı 1 sepete koyup, 11 sepeti boş taşımışsınız.

Yine 12 sepet, yine 12 yumurta olur elinizde.
telkin yazan:
Bunu söylediğimde siz şimdi yine evde eğitim programları uyguluyoruz diyeceksiniz. Bu programları tüm engelli çocuklara uygulayabiliriz zaten di mi?
Ben bunların istisna olduğunu, çocukların düzenli gelmesinin kurumların işine geleceğini de söylemiştim. Allah aşkına siz ne sanıyorsunuz? Şurada 7-8 yıl öncesine kadar haftalara eşit dağıtım mı vardı? Eski kurumlara sorun bakalım, zorunluluk yokken dersleri düzenli mi yapıyorlarmış, yoksa hepsini 2 günde yapıp bitiriyorlar mıymış?
Sizin bir türlü kabul etmek istemediğiniz husus, haftalara ve aylara eşit dağıtım zorunluluğu olmamasının kurumlara fazladan bir kar, avantaj sağlamayacağı. Bakın, 1 yıl içinde toplam vereceğiniz seans belli... Bunun için gereken sınıf, öğretmen vs. de belli.. Siz bu kaynakları ister 12 ayda kullanın, ister 1 ayda kullanın farketmez. Eğer 12 ayın dersini 1 ayda yapmaya kalkarsanız o ay için 12 kat fazla öğretmen ve 12 kat fazla sınıfa gereksiniminiz olur.
Ayrıca, her ne kadar bu işin bir ucundan bulaştığınız anlaşılıyorsa da, siz aylık haftalık ders programlarını serbest bıraksanız bile kurumlar dediklerinizi gerçekleştiremez. Bakın yaz aylarında programı 2 haftaya yazma imkanı olmasına rağmen kurumlar bunu yapamıyor. Çünkü derslik ve öğretmen programlarınızın buna yeterli olması lazım.
Kısacası, gerçekçi olalım! Mantıkdışı önermelerle doğru sonuca varamazsınız!
İsterseniz ben size bir küçük kurum örneği vereyim. Çocuk sayısı, eğitimcisi, sınıfı falan... Siz bunların 1 yıllık programını alıp kağıt üstünde 1 aya yerleştirmeye çalışın. Eğer başarırsanız vallahi ben bu işi hemen yarın bırakıp, para pul istemeden anahtarı da size teslim edeceğim.
telkin yazan:
Diyorum ki okullarda da müzik öğretmeni, matematik dersine; beden eğitimi öğretmeni, Türkçe dersine girsin

Benim söylemediğim şeylerden yola çıkıp hatalı argümanlarınızdan beni sorumlu tutmayın.
Bizim kurumlarımızda çalışacak personel zaten belli... Her biri bu alanla ilgili belli bir altyapısı olan, iyi kötü bilgisi olan meslek dallarıdır. Bunlara itiraz eden de yok. Ama bu personelin hepsi zaten bu işleri büyük ölçüde yapabilecek yetkinlikte. Ayrıca, özel eğitim ve rehabilitasyon tek bir meslek alanının konusu değil, ekip işidir.
telkin yazan:
Şimdi sen diyorsun ki bu özel eğitimcilerin derse girmesi zorunlu olmasın. Özel eğitimde okul öncesi öğretmenleri, çocuk gelişimciler, psikologların mutlaka ki çalışma alanları vardır. Ancak bu alanın eğitimini alan özel eğitimciler mutlaka zorunlu olarak bu öğrencileri derse almalılar. Sertifikalı öğretmenlerin emeğini göz ardı etmemek lazım çok başarılı öğretmenleri biliyorum keşke sertifikalı olan öğretmenlerde özel eğitim alanında daha fazla eğitim alarak bu kurumlarda çalışıyor olsalardı.
Sayın arkadaşım,
Ben özel eğitim öğretmeni derse girmesin demiyorum ki. 2 saat girmesi kandırmacadır. Onun yerine eğitim programlarında yer alsın, her çocuğun 2 saat dersine girmesi zorunlu tutulmasın diyorum.
Ayrıca ne dediğinizi de pek anlamadım. Sertifikalı öğretmen derse girsin diyorsunuz... E, giriyor zaten! Kaldı ki, 1 ayda sertifika alan sınıf öğretmenini makbul görüp, özel eğitim bölüm derslerinin büyük bir çoğunluğunu almış olan PDR'cileri makbul görmüyorsunuz.
Siz gerçekten bu işi bildiğinize emin misiniz? Yazdıklarınızda zaman zaman ciddi çelişkiler oluyor.
Kaldı ki, MEB'in kendisi, kendi okullarında, branşının ne olduğuna bakmaksızın boşta olan her öğretmeni özel eğitimci gibi çalıştırmaya çalışıyor. Üstelik de bunlara normalden fazla ders ücreti ödemeyi vaad ediyor. Siz din dersi öğretmeninin özel eğitimci gibi çalışmasından rahatsız olmayıp, psikoloğun çalışmasından rahatsız oluyorsunuz.
telkin yazan:
Bu konuyla alakalı olarak okullarda çocukların saatlik olarak devamsızlık durumları anlık olarak mebbis sistemine girilse. Bu durumda okula gitmeyen öğrenci okulda yok yazılınca kurumda eğitim aldığında sistem bunu kabul etse. Böyle bir uygulama için teknik alt yapı zor ama keşke böyle olsa
Hiç de zor değil! Bunun için teknik altyapı falan gerekmez. Bakanlığın yazacağı bir yazıya bakar. Bakanlık der ki, "bu çocuklar Rehabilitasyon Merkezlerinde dersleri olduğu saatlerde izinli sayılacaktır." Olur biter. Mebbis'te de okul saatlerini serbest bırakırlar.
Okullar zaten devam takibi yapmak zorunda. Çocuk ister Özel Eğitime gitsin, ister annesiyle gün gezmesine gitsin bunun devam kaydını tutmuyor mu? Zaten çocuğun okuldan ayrı kaldığı süre haftada 2, ayda 8 saat! Eh, okullarda bu çocuklara kuş kondurmadıklarını da biliyoruz. Haftada 2 saat derse girmeyerek çok fazla bir şey kaybedeceklerini sanmıyorum.
Zaten kimi okulllar kaynaştırma öğrencilerine gelmemeleri için üstü kapalı baskı bile yapıyor.
****************
Uzun lafın kısası; Argümanlarınız gerçekçi değil. Ayrıca bu iddialarınızın hepsinin uzlaşı ile önlemi alınabilir. Sorun şu ki, kimse bizim fikrimizi sormuyor. Bizim fikrimizden de vazgeçtik, akademisyenlerin, uzmanların, STK'ların fikrini soran da olmuyor. Sormalarından da vazgeçtik... bu işler başka ülkelerde falan nasıl yapılıyor diyen de yok.
Sn. telkin,
Bakın ben bu konuların hepsini sizinle tartışırım. Her şeyi en iyi ben bilirim gibi bir iddiam yok. Ama bir iddia en azından doğru argümanlarla masaya yaırıp tartışılabilmeli, gerekirse 3. şahısların görüşü sorulabilmelidir.
Mevcut mevzuatta, öyle böyle değil, çok sayıda yanlış var. Çünkü "göç yolda düzelir" mantığıyla bir yerden başlayıp, onu yapa boza bugüne getirdiler. Başlangıç noktası ise ödemeler oldu. Gelin şu fatura, ödeme vs. kısmını bir tarafa bırakalım, bu işin doğrusunu ortaya koyalım. Ondan sonra ödemelerin nasıl yapılacağını bu sistemin içine yerleştirelim.
Biz her yıl ödenen ücretlerden şikayet ederiz ama genellikle ne verilirse sineye çekeriz. Asıl itiraz ettiğimiz konu yapılan zamlar değil, aldığımız paranın hayrını göremeyecek hale getirilmemiz. Bu durum da söz konusu kambur mevzuattan kaynaklanıyor.