standartlar yönergesinin bir standardı yok...
bürokratlar ufacık bir açık bulsa, istedikleri "standartta" yeni bir yönerge hazırlıyorlar...
dünyanın en güvensiz 10 kurumunu sayın derseniz, içinde maalesef MEB nı saymak zorundayız...
ancak asansör meselesi; sadce MEB ile ilgili değil ve sadce MEB e bağlı kurumlar ile de ilgili değil...
daha önce hazırlanmış Özürlüler (Engelliler) yasası ile ilgili bir durum...
sayın tartnç kadar araştırma yapmadım, ama yazdığı oranın doğru olduğuna inanarak; bu yasanın ertelenmemesi mümkün değil...
TOKİ bile yasanın çıkarılmasından bu yana aradan onca yıl geçmiş "erişilebilirlik" kriterlerini her yerde yerine getiremiyor...
bizim kurumlarımız için söylemiyorum, ama ülkenin "gerçeklerini" dikkate almayan hiçbir düzenleme hayata geçemez. iyiyi istemek başka birşeydir, bunun alt yapısını ekonomik, eğitimsel, kültürel vb. olarak yaratmak başka birşeydir...
geçtiğimiz aylarda yaşana asansör faciası nedeniyle gündeme konuya ilişkin bir çok araştırma yansımış ve ülkemizin durumunun içler acısı olduğu görülmüştür...
bizim kurumlarımıza gelince; ilgi alanı engellilik olan bir sektörün: "erişilebilirlik" sorununu çözmesi gerekir... ancak burada ki soronu bir "asansör" meselesine sıkıştırmak imkansızdır...
ülkemizdeki bina durumları; özellikle büyük şehirlerde neredeyse bahçeli yapı bulamamak; yine özellikle karadenizden doğu anadoluya, egeden güney doğu anadoluya birçok il merkezlerinde ve ilçelerde varolan standartları uygun yapı bulamamak en büyük sorundur...
ikinci en büyük sorun bu tür binalarda hizmet verecek ve yatırım yapacak kurumlara; hiç bir şekilde "güven" verilmemektedir. her sabah, hemen hemen her başlıkta "kafasına estiği" gibi mevzuat değişikliği yapılması; kurumların elini ayağını bağlamakta ve "yarınsız" bir gelecek kaygısıyla karşı karşıya bırakmaktadır...
üçüncü en büyük sorun; yapılan ödeme ile istenilen hizmet arasındaki derin uçurumdur, bu düzenlemeleri yapan bürokratlar yada şakşakçıları; sabah çıkarken evden; (artık evin alışveriş ve yemek üretme üyesi kimse

) 1 LİRA bırakıp; akşam yemeğinde: kuzu pirzola, pilav, cacık birde yanına tatlı istemesi "abes ile iştigaldir" ...
ülkenin, kurumların, ekonominin gerçeklerine karşı, "istedim oldu" mantığı işlemez... işlerse; birgün işler, ikigün işler: sonra akşam eve geldiğinizde kuzu pirzola yemek için birilerinin "ek işler" yaptığını görürsünüz...
üç beş şey daha yazacağım ama "şakşakçılar" yeniden savaş borularını öttürecek...
kolaylıklar dileğiyle...