tartanc yazan:
Sayın Ali Galip Hocam;
Son durum hakkında ki düşüncelerinizi cidden merak ediyorum. Düşünceleriniz bizler için önemli.Bizlerle paylaşabilir misiniz ?
Sizce ne yapmalıyız?
Sayın tartanc,
Düşüncelerime verdiğiniz önem için teşekkür ediyorum. Umarım içinden geçmekte olduğumuz şu karanlık günlerde yararlı olabilecek bir iki şey söylemiş olayım.
Daha önceki iki iletide, prensipler temelinde neden örgütlü olmamız, neden örgütlerimizi güçlü kılmamız ve neden örgütlü mücadele etmemiz gerektiği konularında yeterince yazmıştım. Ancak çok etkili olamadığımı da görüyorum. Dolayısıyla düşüncelerime siz ve bir kaç diğer arkadaş dışında kulak veren var gibi gelmiyor bana.
Kısaca;
. Varlık, yokluk noktasına itildik. Bu durumdan daha kötüsü yok olmak! Kaybedilecek bir mevzi kalmadı. Toplu hücuma geçmek ve bir yarma harekatını denemekten başka çıkış yok.
. Dağınıklık ve başıbozukluk son kalanların da telef olmasından başka bir işe yaramaz. Süratle toparlanmalıyız. Birbirine inanmış, doğru biçimde komuta edilen, birbiri için her türlü fedakarlığı yapacak birimler oluşturmalıyız.
. Karşıtlarımızı psikolojik saldırısına karşı koyabilecek, kendi iç inanç ve bütünlüğünü koruyabilecek, yeterince güçlü biçimde tahkim olunmuş fikri bir zemin oluşturmalıyız. Bu bağlamda "bizden bir şey olmaz", "bu sektör sadece günü kurtarma telaşındaki kıt akıllılarla dolu", "içimizdeki 'kötüler' yüzünden bunlar başımıza geliyor" vb. her türden söylemi kategorik olarak reddetmeli, mesleğimizin ve faaliyetimizin ontolojik anlamı ve önemine sahip çıkmalı, her toplulukta eşit oranlarda sirayet eden toplumsal kirlenmeden sektörü ve paydaşlarını sorumlu tutan anlayışlara karşı koymalıyız.
. Derdimizin büyük ve derin olduğunun, uzun bir geçmişe dayandığının, kısa vadede ve bir ya da bir kaç "sihirli" eylemle çözülemeyecek kadar karmaşıklaştığının ayırdında olunmalı ve uzun, sabırlı, direngen bir mücadeleye hazır ve kararlı olarak, bu mücadelede önde, ortada ya da arkada saf tutan hiç kimsenin itibarsızlaştırılmasının genelin lehine olamayacağı idrak olunmalıdır. Bu meyanda dernekleri ve dernek yönetimlerini hedef alan her türden söyleme nihayet verilmelidir. Örgütün eleştirisi elbette ki mümkün ve gerekli olmakla beraber, eleştirinin platformları örgüt hukukunda tanımlanmış platformlar olmalıdır. Kamusal alanda, iç dökmek, yakınmak, haykırmak, isyan etmek gibi "haklı ve meşru" nedenlere dayansa da örgütlerimizin saygınlığının aşındırılmasının hepimizin aleyhine çalıştığını anlamalıyız.
. Aceleci, hemen ve kestirme yoldan sonuca erişeceğini düşünen "sol çocukluk hastalıklarından" bir an evvel tedavi olunarak, ancak emekle, sabırla, iyi niyet, dayanışma, katkı ve katılımla sürdürülecek, hiç kimseyi dışlamadan, halka halka büyütülecek bir mücadele dışında hiç bir yol ve umut olmadığını görmeliyiz.
. Tüm il ve ilçelerde koordinasyonlar oluşturularak derneğe
üye olmayan kurumların dernek üyeliğine kazanılmaları, dernek üyesi kurumların katkılarının ve katılımlarının arttırılması, giderek örgütsüz bir tek kurum dahi bırakmamak hedeflenmeli, yaklaşan yangının, farkında olanlar kadar farkında olmayanları da yakacağı açıklıkla anlatılmalı, herkesin yangının önüne kazılacak hendeğe elinde olan ne varsa, kazma, kürek, buldozer, koşması sağlanmalıdır.
. Örgütün, psikolojik saldırının her türlü silahını geçersiz kılacak sağlam bir iç denetim ve sertifikasyon otoritesi haline dönüştürülmesi, içtimai, siyasi, milli ve beynelmilel saygınlığının geliştirilmesi için katkı konulmalı, örgütün sertifikasyon süreçlerine ve sonuçlarına velev ki bireysel kayıplar dahi söz konusu olsa saygı gösterilmelidir. İç denetim sonuçlarına, iyileştirme önerilerine sadakatle uyulmalı, kurumların kalite ve katma değerleri sürekli yükseltilmelidir.
. Böylesi maddi ve moral bir otorite oluşturduğumuzda, sözümüzün daha dikkatle dinleneceğini, sesimizin herkese erişecek kadar gürleşeceğini görmeliyiz. Cılız, ayrık, detone bir kakafoni yerine, dikkatli ve kabiliyetli şeflerin yönetiminde tek bir falsosuz icra edilen senfoniler hedeflemeliyiz.
Biliyorum, pek çoğumuz için bu dediklerim en azından şu günlerde en az Mars kadar uzak

Hayalci ve budala bir ihtiyar olarak anlaşılmak riskini göze alarak dile getiriyorum oysa bunları. Çünkü hala dünyayı değiştirme ve daha iyi bir yer kılma idealine saygı duyduğum malum sakallının bir sözü var; "İnsanlara mükemmelden daha azını önermek alçaklıktır!"
Yapabiliriz. Haklıyız. Kazanabiliriz. Sadece sebat ve sabır, dayanışma ve disiplin, az ya da çok ama
süregen bir mücadele, direniş.. Hepsi bu, bu kadar basit aslında.
Gelelim eylem çağrısına ne cevap verdiğime; mensubu olduğum örgüt bu eyleme omuz ve destek verme kararı alır ise tabii ki ben de orada olacağım, almaz ise olmayacağım. Ama orada olacak olanları da asla itibarsızlaştırmaya girişmeyeceğim.
Peki şimdi ben sorayım; örgüt, katılım, katkı, sabır, sebat, dayanışma ve ortak mücadele hakkında bu iletiyi okumak zahmet ve gafletinde (

) olan arkadaşlarım ne düşünüyorlar acaba?
Sabırlar ve kolaylıklar dileyerek,