BAŞLIK: ÖZERKDER TOPLANTI SONUÇLARI

Sorunların ve sıkıntıların Damar Tanıma ile biteceğini de düşünmeyin. Kahve molalarında veya ayaküstü konuşmalarda dile getirilen bazı yeni düşüncelerin sektörün hiç de hayrına olmadığını söylemek zor değil.
...sayın barış,bu konuyu biraz açmanız mümkün müdür?

Açamam... Bunlar özel konuşmalardı ve kesin şeyler değil. Ancak, her yeni yönetmelik veya genelge, yazı ile başımıza başka işlerinde açılması ihtimali olduğunu söylemekle yetineyim. Örneğin aynı ücret dahilinde başka hizmetler sunmanız veya şimdi ki haftalara dağılımı arar hale gelmeniz mümkün.

"Her şey çok güzel olacak!" gibi bir tablo yok ortada... Kesinlikle sektörel bir düzeltme/yönlendirme/tavır alma -artık adına ne derseniz deyin- gerekiyor.

Daha personel sorununu bile çözemedik. Çözülmesi de şu an için çıkmaza girmiş gibi duruyor. Gerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Ancak her şeyin umutsuz olduğunu söylemek de yanlış olur. Sanırım bürokraside de ikna edilmesi mümkün, akıl yolunu görebilecek kaynaklar var.

barisltd yazan:
Sayın barisltd;
Çok güzel bir konudan bahsetmişsin. Şimdiye kadar her yazımda bunu vurgulamak istedim. İşte benimde tam olarak söylemediğimi siz açıklamışsınız. Diyorum ki damar okumayı istemiyoruz demeniz, damar okumaya karşı hukuk mücadelesi başlatmanız MEB'i daha fazla tahrik ediyor. Sonucundada kurumları zorlayacak daha farklı yaptırımların oluşmasını sağlayacak.

Bu saatten sonra damar okumayı istemiyoruz söylemi yerine yönetmelikteki düzenlemeler üzerinde ve bu sistemin uygulanabilmesi için gerekli düzenlemeler üzerinde durulması ve bu doğrultuda çalışmalar yapılması kurumlar için daha faydalı olacaktır. Aksi takdirde yargı damar okumayı iptal etse bile daha kötü sonuçlarla karşılaşabilinir.

Sn. telkin,

Yazdıklarınızın iyi niyetli olduğunu düşünmek istiyorum.

Ancak ben bugün pilot illerden bu uygulamayı yaşayan bazı arkadaşları dinledikten sonra tahmin ettiğimden çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu anladım. Ne çare ki MEB'deki yetkililerin, bürokratların da bunu görmesi, deneyimlemesi gerekiyor.

Dile getirilen sorunlar için kusura bakmayın ama -kepazelik-ten daha hafif bir sözcük bulamıyorum. MEB'in bürokratlarının böylesine vahim bir tablonun farkında olduklarından şüpheliyim.

Bakın bir arkadaşımız, derse gelmesine rağmen çeşitli nedenlerle sistemde gösterilemeyen çocuklara ilişkin 250'den fazla tutanak tuttuklarından bahsetti. Sistemden kaynaklanan sayısız arıza, hatadan bahsetti.

Şimdi biz bunun neresini savunalım?

Siz diyorsunuz ki, gelin damar tanımayı kabul edin, emeğinizi yönetmeliğin düzeltilmesine harcayın. Damar tanıma çok büyük olasılıkla, ama yarın, ama 2 yıl sonra iptal edilecek. Mevcut sorunlarla bu mahkemelerce iptal edilmese bile MEB'in geri adım atmak zorunda kalması çok olası... 1 kurumdan 250 tutanak yerine 2000 kurumdan 500.000 tutanak geldiğinde ne olacak?

Yönetmelikte düzeltmeler yapılması gerektiği aşikar. Belki bu yönetmeliğe kurumların rıza göstereceği damar tanıma alternatifi bir takip sistemi bile konulabilir. Ama gelin şu ısrarınızdan vazgeçin. Bu sistem hakikaten uygulanabilir değil... Öyle yönetmelik düzeltmeyle falan da uygulanabilir değil.

Kurumlara eziyet,
Çalışanlara eziyet,
Çocuklara eziyet,
Velilere eziyet.

İnanın başka bir şey değil!

Ayrıca, kanaatim şudur ki, fiilen uygulaması çok sıkıntılı bu sistem genele yayıldığında sadece kurumların değil, MEB'in de başına dert olacak bir potansiyele sahip. Çok kişinin başını ağrıtabilir.

kimse kusura bakmasın ama; çok uzatmadan; engelli insanların "seans" kontrolü adına, "engelli insanların" "bir yerlerini" tanılaması gerekliliği: eğitim adına nasıl; "tartışılmaz" duruma getiriliyor, bunu anlamıyorum...

sayın telkin; bu sitede size onlarca cevap yazıldı; birileri sizi kendi kafasında bir "pozisyona" tabi kılarak cevap yazdı (ki bence belli bir saygıdan falan değil)...

sizin ne olduğunuz umurumda değil, size cevap yazma nezaketi gösteren hiç kimsede umurumda değil...

açık açı yazayım mı;

yazdıklarınıza bakarak; ne engelli eğitiminden, ne insandan, ne memurdan, ne bürokrasiden bir "şey" anladığınız yok...

size soru sorulur: iş planı hakkında; bir tane bilimsel cevap veremezsiniz...

size soru sorulur: dengeli dağılım ile ilgili; bir tane bilimsel cevap veremezsiniz...

size soru sorulur: telafi sistemi ile ilgili; bir tane bilimsel cevap veremezsiniz....

size soru sorulur: 2 seans ve 6 seans üzerine, size soru sorulur zorunlu eğitimci üzerine, size soru sorulur programlar ve modül yapısı üzerine, size soru sorulur.... RAM lar, gruplar, vb. vb. vb...

siz; hiçbir şeye doğru cevap vermezsiniz...

sizin için varsa yoksa "devlet" şunu istiyor demek ile bitiyor cevap... tabi ki işinize geldiği gibi, kullanabileceğiniz "muğlak" bir ifade biçimi bu...

kim olduğunuz umurumda değil... bu alanın neresinde durduğunuz umurumda değil... size cevap yazma zorunluluğu duyan insanların "aklı" umurumda bile değil...

bazı sorulara cevap vermeden, nereden baktığını onlarca çelişik duruma rağmen anlatamayan, bir bütünlüğü olmayan, aynı şeyleri farklı hiç bir derinlik yaratmadan; sadece bir kaç farklı "kelime" kullanarak anlatmaya çalışan; ...

ısrarla söylüyorum: bir çok soruya "bilimsel" tek cevap yazamayacak kadar "bu alanın fakiri" olan birilerine cevap yazmak... eziyet...

kaç nick ile yazdığınız; özel de mi, kamuda çalıştığınız; geçmişten kalan kuyruk acınızın olup olmadığı; dernek üyesi, yöneticisi, bu alanın bilgilisi, akili, velisi, dürüstü, hırsızı, çıkarcısı, tatminkarı, provokatörü olup olmadığınız umurumda değil...

umurumda olan tek bir şey var; samimi misiniz?

Sn:barisltd Sektörün içerisinde bulunduğu sorunları katıldığınız toplantı neticesi çok güzel izah etmişiniz,bunları sizin kaleminizden okumak sektör adına bir kazanç. Size gayet net iki soru soruyorum.

1-Mevcut var olan derneklere bürokrasinin ve sektör kurucularının bakışı nedir?
2-Mevcut var olan bu sorunlar bu derneklerle aşılırmı?

Sn telkin,Bürokrasiyi temsilen eğer bu sitede iseniz ve samimi iseniz, sayın barısltd ye sorduğum sorunun birisinide size soruyorum

1-Mevcut var olan derneklere bürokrasinin (M.E.B-MALİYE) bakışı nedir?

Sayın barış;

Teşekkür ederim açıklamanız için. Demiştim ya anlayamadım diye

Fakat bende sayın telkin gibi düşünüyorum. Bu sistem geldi. Danıştay da olan davayı kazanacağız.

(Büyük ihtimalle) Fakat yasal düzenleme yapılıyor. Yani bu sistemden kaçış yok. Bu yüzden

yönetmeliklerde gerekli olan düzeltme çalışmaları yapılmalı diyorum.


Bu sisteme karşı hukuki mücadele elbette verilmeli. Fakat bu yaşadığımız üzere yıllar alıyor.

Yönetmelikte lehimize yapılacak düzenlemeler sektörü rahatlatır.

Yazılanlardan anladığım ayrıca, bundan sonra yapılacak düzenlemeler aleyhimize olacak.Gibi duruyor.

Sayın telkin ın yazdıkları önemli diye düşünüyorum.

Bu sisteme karşı olmaktansa, sistem içinde lehimize düzenlemeler yapılmalı

Şunu birkez daha yazayım. Danıştayda bulunan dava kazanılır.Çünkü önümüzde 2 emsal oluşturacak karar var. Fakat bu sistemin yasal düzenlemesi yapılmış. Yasalaşacak. Yani bu sistem süreç içinde uygulanacak.Bundan kaçış yok.

Bence yapılması gereken sistemden öte yönetmeliklerde gerekli düzenlenmelerin yapılmasını sağlamak olmalı. Aksi taktirde akıntıya karşı kürek çekilmiş olur. Bir işe yaramaz.