Derneklere çağrı yapalım sözünüze karşılık "var öyle bir düşünce" diye yanıt vermiştim. Yani, diğer derneği bilmesem de Özerkder'in bir çalıştay yapma gibi bir arzusu, düşüncesi olduğunu biliyorum.
Fikir savunma kısmına gelince, bunu bir karşıdakini ikna çabasına dönüştürme fikrinize sıcak bakmıyorum. Elbette herkes kendi fikirlerini ileri sürebilir, bunları kabul ettirmeye çalışabilir, haklı gerekçeler ortaya koyabilir ama prensipte doğru bir tanedir.
Tartışmaktan kaçmadığımı burada yazdığım yazılardan anlamış olmalısınız. Ancak, önerilerinizin detayına inmeden önce, çözümün temel prensiplerini tartışmamız gerektiğini söylemiştim. 2 seçeneğimiz var:
1. Özel sektör gibi çalışmak
2. MEB'in taşeronu gibi çalışmak
Bu ikisinden hangisini seçeceğimize karar vermeden altını doldurmamızın bir önemi de yok.
Sizin öneriniz temelde MEB'in kurumlara çocuk başına belli bir ödemeyi garanti etmesi, buna karşılık sizin de MEB'e belli sayıda seansı garanti etmenizden oluşuyor. Ayrıntıda birleştiğimiz yerler olsa da işin niteliği, ücreti, miktarı başkalarınca belirlenen durumda altını neyle doldurursanız doldurun yaptığınız şey taşeronluktur.
Benim önerdiğim şey ise "özel sektör" olmanın sorumluluklarını ve yükümlülüklerini taşımaktır. Elbette, önerdiğim şey kısa vadede kayıplar yaşatabilir. Ama uzun vadede daha sağlıklı bir alt yapı oluşturacaktır. Ben bu fikirlerimi şimdi değil, 2006'da 6+2 seans zorunlu tutulduğunda dile getirdim ve seans sayısının MEB tarafından belirlenmesinin yanlış olduğunu, bunu kabul etmenin ileride başımıza büyük dertler getireceğini iddia ettim.
Ne çare ki üzülerek haklı çıktım.
Şimdi siz; hangi sistem uygulanırsa uygulansın yarın 8+4 yerine 18+24 olacak derlerse sizin önerdiğiniz sistemde bir çözüm oluşturabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Ya yapacaksınız, ya batacaksınız! Ama yaparsanız yine batacaksınız.
Peki MEB'in yarın 18+24 demesine engel bir durum var mı? YOK!
***************
Şimdi gelelim önceki yazdıklarınıza...
1. Ben velinin eğitim alıp almaması MEB'in sorunu değildir demedim. Tam tersine, bizim sorunumuz değil, MEB'in sorunudur dedim. Evet, bizim sorunumuz değildir. Biz hizmet sağlayıcıyız. İşimizi yapıp paramızı alırız. MEB derse ki hangi aileler gelmedi, çıkartıp listesini verebiliriz. Gerisi bizim sorumluluğumuz değildir.
2. Demişsiniz ki; "Çocuğuna eğitim vermek istiyorsa getirir istemiyorsa getirmez. Sizin Rehabilitasyon merkezleri olarak tüm gayretinize rağmen veli eğitimsiz hatta mental sorunu bile olsa çocuğu eğitime getirmiyorsa, hatta sizdeki kaydını sildirip bir başka kuruma kayıt yaptırmak istese de yapacak bir şey yok."
Ben böyle bir şey söylemiyorum. Sorumluluk bizde değildir diyorum. Yazdığınız şey son derece tehlikeli! Biz SHÇEK değiliz! Ülkedeki tüm engelli çocukların, hatta anababası mental engelli olanların, hatta getirip götürmek istemeyenlerin yükünü ve sorumluluğunu taşıyacak olan biz değiliz!
Sosyal devletler bunların önlemini almak zorundadır. BİZ önlem almak zorunda değiliz. Bizler ticari kuruluşlarız. Dernek, Vakıf, hayır kuruluşu veya devletin yetkili organları değiliz. Böyle bir sorumluluğa talip olmak bizler için son derece sakıncalıdır.
****************
Bakın benim yadıklarım tek bir cümleyle özetlenebilir. Bıraksınlar özel sektör olalım! Devlet neyi kontrol edecekse, kime eğitim aldıracaksa, kimi takip edecekse etsin. İster mental retardasyonu olan velinin çocuğuna eğitim aldırsın, ister bakan çocuğuna... Bunun kararını verecek olan biz değiliz ki. Bunu sosyal devlet politikaları belirler.
Devlet sizin hangi hastaneye gideceğinize karışıyor mu? Hangisine isterseniz ona gidiyorsunuz. Bizim farkımız ne?
Sizin öneriniz bizi asla ve asla özel sektör haline getirmez, taşeronluktan kurtarmaz. Tam tersine hepimiz somun ekmeğe talim eder hale geliriz.
Basit bir soru sorayım size... Ben yeni mezun sertifikalı öğretmen çalıştırıyorum, siz üniversiteden profesörle anlaşmışsınız. Benimle bu sistemde rekabet şansınız var mı? 3 günde batar gidersiniz. O zaman nasıl daha iyiye, daha ileriye gideceğiz? Hepimiz sertifikalı öğretmenle yetinmek zorundayız.